Ajda Pekkan, okaliptüs kokusu ve bir yoga dersi


Yine inanılmaz keyifli bir ders daha geçti dün. Yine hafif, yine bol gülümsemeli. Sanırım derslere müziğin eşlik etmesini çok seviyorum. İnsanın yaptığı şeyle arasında daha kuvvetli bir bağ kurmasını sağlıyor. Günlük stresi, sıkıntıyı; kafadaki milyon düşünceyi bir kenara bırakmana daha çok yardımcı oluyor. Dün de önce klasik müzikle başladık derse. İlk oturarak ve gözlerimiz kapalıyken yaptığımız kısa nefes çalışmasında Bach çaldı. Daha o andan derse hazır hale geldim ben zaten. Bach’a karşı konulabilir mi? Omuzlar düştü, yüz kasları gevşedi, nefes derinleşti.
Sonra, dersin ortalarına doğruydu sanırım, trikonasana yaparken bir anda Ajda’nin sesi yayılıverdi sınıfa. Anlık şaşkınlığım geçtikten sonra “herşeyin bir ilki vardır” diyerek güldüm içimden ve asanaya devam ettim. Hazırlıksız yakalanmak, dersin beni şaşırtması hoşuma gitti ne yalan. Ajda’yla da pekala güzel gitti yoga.
Dün twist’lere özellikle ağırlık verdik derste. Bayram ertesi olduğundan – bu bir hafta boyunca bolca yenilip içildiği için - hepimizin kuvvetli bir detox ihtiyacı olduğunu söyledi Nati. Benim için en keyiflisi ise, zaten çok sevdiğim plow pose’daki (halasana) ve shoulderstand’deki (salamba sarvangasana) varyasyonlar oldu. Özellikle plow pose zaten omurgayı ve omuzları süper esnettiği gibi, bütün abdominal bölgedeki iç organlara da güzel bir masaj yapıyor. Bu asananın aynı zamanda yorgunluğu, stresi ve menapoz semptomlarını hafiflettiği de söyleniyor. Üzerine bir de hafif sağa-sola dönüşler ve minik twistler eklenince tadından yenmez bir durum oldu:)
Dersin sonu, yani savasanaya geçtiğimiz an ise tam anlamıyla keyfin doruğuna ulaştığım andı benim için. Nati’nin boynumuza masaj yaparken sürdüğü losyonun yoğun okaliptüs kokusu, solunum yolunu bir güzel açarken beni tam 25 yıl öncesine götürdü. Çocukluğumda annemin geceleri odama koyduğu buğuseptilin kokusunu hatırladım. O zaman da bayılırdım bu kokuya, hala da kendimden geçerim her vicks nevi şeyi kokladığımda. 24 Kasım Salı akşamı saatler 21.15’i gösterirken, özellikle omuzlarımda inanılmaz bir rahatlama, burnumda okaliptüs kokusu ve kulağımda Ajda Pekkan’ın sesiyle evimin yolunu tuttum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder